Ocak ayında geçirdiğim ufak bir operasyon nedeniyle yaklaşık
bir ay evde Kleopatra gibi yattım sevgili okur. Gayet etkin bir çalışma
metodolojisiyle yattığım yerden işlerimin
çoğunu halletmeyi başardım. İşten arta kalan süreyi ise kitap okuyarak, film
seyrederek ve müzik dinleyerek geçirdim. Zorunlu ihtiyaclar harici ayağa
kalkmayan bir bünye. Genelde insanlara sorulan “Boş zamanlarınızda neler
yapıyorsunuz?” sorusuna cevap olarak verdikleri eylemleri bir iş adledip
yaptığım için ortaya çok saçma rakamlar çıktı.
Hasta yatağımda bir çok etkinlik ve konseri kaçırmış
olsamda, yakın zamanda gelecekleri açıklanan isimler “Geçen geçmiş, sen önüne
bak” felsefesinin ne kadar geçerli olduğunu bana bir kez daha ispatladı. Geçtiğimiz günlerde yayınladıkları
beşinci stüdyo albümleri Paralytic
Stalks ile Avrupa’yı turlayan Of Montreal’i 9 Nisan’da tekrar Babylon
sahnesinde seyrediyor olacağımızın haberini almam, gerçekten de hipotezin
doğruluğunun teyidi niteliğindeydi.
Kleopatra dönemimde özellikle Nick Hornby’nin Çat isimli kitabına
soundtrack olacak kadar çok dinlediğim Amerikalı grubun albümü edinilesi.
Konser gününe kadar dinleyip şimdiden ısınmaya başlayın derim.
Ülkemizde her sene bir tane yayınlanan sanatçıya saygı
albümleri (tribute), müziğin gerçek anlamda bir sektör olduğu Amerika ve İngiltere gibi ülkelerde çok
yaygındır sevgili okur. Geçtiğimiz ay içinde bilgisayarımın sürekli
dinlenecekler dosyasının içine dahil olan albümlerin üç tanesi bunlardandı.
Beatles, Rolling Stones gibi grupların varoluş sebebi, 23 yaşında geçirdiği
elim bir uçak kazasıyla kaybettiğimiz Buddy Holly için hazırlanan tribute’ü ise
ayrı bir yere koyuyorum. Patti Smith’ten Florance & Machine’e, Lou Reed’den
Black Keys’e iki farklı kuşak bu dahiye saygılarını sunmuş. Fiona Apple ve Jon
Brion’un birlikte yeniden hayat verdiği “Everyday” tadından yenmez şekilde,
müthiş bir akustik çalışma olmuş mesela.
Ofisten eve gitmek niyetine çıktığım günlerden birinde; son
altı aydır “Moruk ne zaman buluşuyoruz?” diye sürekli telefonda görüştüğüm ama
bi’ türlü yanyana gelemediğim Ahmet Şahin’le karşılaştım sevgili okur. Kendisiyle
iş arkadaşlığıyla başlayıp birlikte sabahlanan onlarca gece sonrasında gelişen
bir dostluğumuz oldu ama iş yoğunluğundan telefon seviyesine kadar çekmek zorunda
kalmıştık ilişkimizi. Gün bugündür diyerek tipik bir “boyz-night” gecesi
organize ettik 15 dakika içinde ve kendimizi Alptekin isimli arkadaşımızla
birlikte Ahmet’ in evinde PES oynarken bulduk. Keyifli gece takıntılı
yazarınızın Ahmet’ten 6 ay önce aldığı ama hala
geri vermediği “Görkemli Kaybedenler” kitabının, kendi kütüphanesindeki
yeni yerini hatırlamasıyla daha acaip bir hal aldı tabi. :) Kardeşim Ahmet,
Remood aracılığıyla sana sesleniyorum: “Leonard Cohen, kütüphanemdeki yerinden
çok memnun. Artık sana başka bir kitap hediye ederim.” Leonard Cohen demişken,
Rock müziğin sayılı ozanlarından Kanadalı sanatçı, “Old Ideas” isimli son
stüdyo albümünü geçtiğimiz ay içinde yayımladı. Üstad, uğraşmış didinmiş ve sekiz yıl sonra
çıkarttığı ilk stüdyo albümünde, her duygumuza ayrı hitap edecek 10 farklı şarkıyla
karşımıza çıkmış. Yakın zamanda ülkemize gelmiş olmasına rağmen bu sene tekrar
turnede olacağı için belki kendisini tekrar canlı görme fırsatımız olur
temmennisiyle bu aylık benden bu kadar diyorum sevgili okur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder