13 Ağustos 2012 Pazartesi

Dave Grohl


Rock Müzik Tarihi diye yazılı bir kaynak olmamasına rağmen geçmişe dönüp baktığımız zaman; müzisyenlerin enderde olsa grup değiştirdiğini ve bu değişiklik sonunda yaşadıklarıını görmüş ya da duymuşuzdur. Ama bir müzisyenin hem grup hem enstrüman değiştirdiğini, hem de bu müzisyenin başarılı olduğuna dair kaynak ve örnek o kadar azdır ki bir elin beş parmağını geçmez sevgili okur.

Bunların en önemli olanı ise nev-i şahsına münasır multi-enstrümanist Dave Grohl’ dur. 1969 senesinin 14 ocak tarihinde dünyaya gelen müzisyen aynı zaman da şarkı söyleyip beste yaptığı için sınıflandırması zor insanlar bölümünüde de değerlendirebiliriz kendisini.

Dave Grohl, Washington’da doğmuş ve ilk gençlik yıllarını burda geçirmiştir. Davul ve gitar çalmayı kendi kendine öğrenen kahramanımız; Black Sabbath, Led Zeppelini Kiss ve Motörhead gibi grupları dinlerken; onlardan ilham alıp; kendi kendine davul ve gitar çalışmaya başladı. Klasik Rock gruplarının yanında Punk Grupları; Stooges, The Black Flag ve The Germs gibi gruplara da hayranlık besliyordu. İlk grubu Scream’ de Washington’ ın yerel genelinde bilinen bir punk grubuydu ve çocuk yaşta onların davulucusu olarak ekibe dahil oldu.


Seksenlerin sonunda Scream’ in dağılmasının ardından kendine grup arayan Dave Grohl; Doksanların başında ismi daha duyulmamış olan; Nirvana’ ın davulcusu olmak üzere Seattle’ a taşındı. Bu dönem müzikte de bir mihenk taşıdır. Doksanların başında gençliğin sesi olan ve bir dönemin adını da taşıyacak olan Grunge akımı bu şehirdeki gençlerin hareketleriyle başlamış ve tüm dünyaya yayılmıştır. Pearl Jam, Soundgarden, Stone Temple Pilots, Alice In Chains gibi gruplar aynı dönemin sanatçıları hatta amiyane tabirle aynı mahallenin çocuklarıdır. Dave Grol, aşağıdaki videoda Scream' den Nirvana' ya geçiş sürecini, Nirvana' nın Smells Like A Teen Spirit'teki başarısını konu alan belgeselde kendisi anlatıyor. 


1990-1994 yılları arasında Nirvana ile büyük başarılar yakaladı. Seattle' dan çıkan bir grup ilk defa dünya listelerinde bir numaraya oturmuştu. İşin ilginç yanı tahttan indirdikleri kahraman Michael Jackson'dı. Davulculuğunun yanında, yazdığı şarkı sözlerininde kullanılmasını istemeye başlaması da bu dönemlere denk gelir. Kendi ismini kullanmadan yazdığı şarkıları Simple Machines isimli bağımsız bir şirketten; Pocketwatch ismiyle yayınladığında sene 1992 idi. 1994 senesinde Avrupa Turnesi öncesi Seattle'daki Robert Lang Studyolarında provalara başlamışlardı. İlk üç gün Kurt Cobain' in teşrif etmemesi üzerine Grohl ve Novesevic; söz ve besteleri Dave Grohl' a ait olan bir kaç şarkıyı kaydetme fırsatı buldular. Bunların içinde daha sonra Foo Fighters tarafından seslendirilecek olan Exhausted' da vardı.


Nirvana; Robert Lang Studyolarında; Kurt Cobain' in de teşrif etmesiyle kayıtlı son demosuna hayat verdi; "You Know You Are Right". Kayıtlar sonrasında da Kurt' un trajik intiharı gerçekleşti ve Nirvana vokalistinin ölümü üzerine bir daha toplanmamak üzere dağıldı.


Yaşadıkları büyük şoku atlatmaları kolay olmadı. Dave Grohl kendine ait şarkıları kaydetmek için ekim ayında studyoya girdi ve elinde 15 tane şarkısı vardı artık. Boş durmamak içinde farklı gruplarda session olarak davulculuk yaptı. Amerikanın en çok izlenen televizyon programlarından Saturday Night Live' da Tom Petty' e uzun süre eşlik etti. 



Kahramınımızın başından geçen diğer olaylar, Queens of The Stone Age, Foo Fighters maceraları ve Lemmy ile düeti gibi diğer detayları cuma günü aynı adresten okuyabilirsiniz.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

NOTALARIN CÜMBÜŞÜ 'OCAK'


Ocak ayında geçirdiğim ufak bir operasyon nedeniyle yaklaşık bir ay evde Kleopatra gibi yattım sevgili okur. Gayet etkin bir çalışma metodolojisiyle yattığım yerden  işlerimin çoğunu halletmeyi başardım. İşten arta kalan süreyi ise kitap okuyarak, film seyrederek ve müzik dinleyerek geçirdim. Zorunlu ihtiyaclar harici ayağa kalkmayan bir bünye. Genelde insanlara sorulan “Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz?” sorusuna cevap olarak verdikleri eylemleri bir iş adledip yaptığım için ortaya çok saçma rakamlar çıktı.

Hasta yatağımda bir çok etkinlik ve konseri kaçırmış olsamda, yakın zamanda gelecekleri açıklanan isimler “Geçen geçmiş, sen önüne bak” felsefesinin ne kadar geçerli olduğunu bana bir kez daha ispatladı.  Geçtiğimiz günlerde yayınladıkları beşinci  stüdyo albümleri Paralytic Stalks ile Avrupa’yı turlayan Of Montreal’i 9 Nisan’da tekrar Babylon sahnesinde seyrediyor olacağımızın haberini almam, gerçekten de hipotezin doğruluğunun teyidi niteliğindeydi.  Kleopatra dönemimde özellikle Nick Hornby’nin Çat isimli kitabına soundtrack olacak kadar çok dinlediğim Amerikalı grubun albümü edinilesi. Konser gününe kadar dinleyip şimdiden ısınmaya başlayın derim.




Ülkemizde her sene bir tane yayınlanan sanatçıya saygı albümleri (tribute), müziğin gerçek anlamda bir sektör olduğu  Amerika ve İngiltere gibi ülkelerde çok yaygındır sevgili okur. Geçtiğimiz ay içinde bilgisayarımın sürekli dinlenecekler dosyasının içine dahil olan albümlerin üç tanesi bunlardandı. Beatles, Rolling Stones gibi grupların varoluş sebebi, 23 yaşında geçirdiği elim bir uçak kazasıyla kaybettiğimiz Buddy Holly için hazırlanan tribute’ü ise ayrı bir yere koyuyorum. Patti Smith’ten Florance & Machine’e, Lou Reed’den Black Keys’e iki farklı kuşak bu dahiye saygılarını sunmuş. Fiona Apple ve Jon Brion’un birlikte yeniden hayat verdiği “Everyday” tadından yenmez şekilde, müthiş bir akustik çalışma olmuş mesela.



Ofisten eve gitmek niyetine çıktığım günlerden birinde; son altı aydır “Moruk ne zaman buluşuyoruz?” diye sürekli telefonda görüştüğüm ama bi’ türlü yanyana gelemediğim Ahmet Şahin’le karşılaştım sevgili okur. Kendisiyle iş arkadaşlığıyla başlayıp birlikte sabahlanan onlarca gece sonrasında gelişen bir dostluğumuz oldu ama iş yoğunluğundan telefon seviyesine kadar çekmek zorunda kalmıştık ilişkimizi. Gün bugündür diyerek tipik bir “boyz-night” gecesi organize ettik 15 dakika içinde ve kendimizi Alptekin isimli arkadaşımızla birlikte Ahmet’ in evinde PES oynarken bulduk. Keyifli gece takıntılı yazarınızın Ahmet’ten 6 ay önce aldığı ama hala  geri vermediği “Görkemli Kaybedenler” kitabının, kendi kütüphanesindeki yeni yerini hatırlamasıyla daha acaip bir hal aldı tabi. :) Kardeşim Ahmet, Remood aracılığıyla sana sesleniyorum: “Leonard Cohen, kütüphanemdeki yerinden çok memnun. Artık sana başka bir kitap hediye ederim.” Leonard Cohen demişken, Rock müziğin sayılı ozanlarından Kanadalı sanatçı, “Old Ideas” isimli son stüdyo albümünü geçtiğimiz ay içinde yayımladı.  Üstad, uğraşmış didinmiş ve sekiz yıl sonra çıkarttığı ilk stüdyo albümünde, her duygumuza ayrı hitap edecek 10 farklı şarkıyla karşımıza çıkmış. Yakın zamanda ülkemize gelmiş olmasına rağmen bu sene tekrar turnede olacağı için belki kendisini tekrar canlı görme fırsatımız olur temmennisiyle bu aylık benden bu kadar diyorum sevgili okur. 


















7 Ağustos 2012 Salı

AKUSTİK MEVZULAR

Dire Straits’ in money for nothing şarkısıyla yerin dibine soktuğu, radyolardan sonra müziğin ekrana taşınmasıyla kalitesizleştiğini savunan kesimin taşladığı MTV’ nin küresel müzik dinleyicisine en iyi armağanı bence MTV Unpugged programıdır.  1989 yılında MTV Müzik Ödülleri esnasında Bon Jovi’ nin gerçekleştirdiği akustik performans sonrası oluşturulan program konsepti bugüne kadar bir çok ünlü sanatçıyı ağırladı.

Kiss, Pearl Jam, Alice in Chains, Seal ve Ricky Martin düşündüğümde ilk aklıma gelenler. Nirvana’ nın 14 Kasım 1993’ te MTV’ de yayınlanan ve diğer grupların performanslarının aksine tekrarsız tek planda çekilen kaydının, Kurt Cobain’ in ölümü sonrası yayınlanması ardından 5 milyon kopya satması ve saygın müzik dergisi Bilboard’ un TOP 200 listesinde aylarca en tepe de kalması projenin kalitesinin ispatı gibi.



Mtv Unplugged esnasında kaydedilen ve yayımlanan en son çalışma Florance + The Machine’ nin çalışması oldu sevgili okur. Geçtiğimiz günlerde tüm dünya da satışa çıkan kaydı; grubun kendi sitesi http://florenceandthemachine.net ‘ te ilgili linkleri takip ederek satın alabilirsiniz. İlk albümleri Lungs’ ı 2009 yılında çıkartan İngiliz indie-pop grubunun albüm performansından Remood’ un üçüncü sayısındaki köşemde detaylı bahsettiğim için konuyu yavaştan yerele doğru kaydırmak istiyorum sevgili okur.





ÜLKEMİZDE YAYINLANAN AKUSTİK PERFORMANS PROGRAMLARI


Dizilerden ve boş sohbet programlarından yer kalmadığı için Türk Televizyon yapımcılarının pek rağbet ettiği bir konsept değil performans odaklı çalışmalar. Teknik alt yapının maliyetleri ya da olası programın izleyici tarafından talep görmeyeceği (!) öngörüsü benzer çalışmaları ülkemizde görmemizi engelledi bugüne kadar. CnnTürk, SkyTürk, JoyTürk, PowerTürk, TrtMüzik gibi tematik kanalların akışında son yıllarda benzer programlar boy göstermeye başladı. Bunun en uzun soluklu olanı geçtiğimiz sene CnnTürk’te başlayan ve bu sene SkyTürk’te yayın hayatına devam eden Akustikhane.

Gürültüden uzak bir program mottosuyla hazırlanan Akustikhane, konuk seçimlerinde tematik bir kanalda olmanında avantajını kullanarak tanınan grupların yanında nispeten daha az popüler, kaliteli underground gruplara da kendilerini gösterme şansı veriyor. Ev ortamındaki sıcak dekoru, konuklarla yapılan içten sohbetlerle de renkleniyor. 



Bugüne kadar Selami Şahin’den 123’ e, Can Bonomo’dan Korhan Futacı ve Kara Orkestra’ya, Erol Büyükburç’tan Ferhat Göçer’ e kadar bir çok ismi ağırladılar. Yayınlanan programdaki tüm performansları http://www.akustikhane.com/ sitelerinde yayınlamaya devam ediyolar, siteden de bu kayıtları izleyip, bu güne kadar kaçırdığınız performansları tekrar izleyebilirsiniz.


Ülkemizde yayınlanan aynı konseptteki bir diğer program JoyTürk Akustik. İş bu programı diğerlerinden ayıran bir kaç özellik var. Birincisi programın eş zamanlı olarak radyoda da yayınlanması. 






İkinci ve daha da önemlisi JoyTürk ve Bilgi Üniversitesi’nin iş birliğiyle Türkiye’de ilk defa bir radyonun katılımı ile bir üniversitede uygulamalı ders olarak okutulması. Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlileri ve öğrencilerinin birlikte görev aldığı bu derste, programın çekimi, rejisi, montajı ve videoların hazırlanmasında öğrenciler görev alıyor. Programa konuk olarak gelen sanatçıların takipcileri arasından seçilen 10 kişi ve Bilgi Ünivertesi öğrencileri arasında seçilen öğrenciler programı canlı olarak seyretme şerefine de nail oluyorlar. Bu sezon Model’ in performansıyla başlayan program da özellikle Multitap’ in performansını beğendim. İzlemediyseniz yazının sonunda sizler için seçtiğim videolar arasından seyredebilirsiniz.



TrtMüzik’ te Yeni Türkü ekibinin sunumunda gerçekleşen program ise Trt imkanlarıyla hazırlanan geniş stüdyo ve ekipman imkanlarıyla konuk olarak gelen müzisyenlere nispeten daha rahat bir ortam sağlıyor. Yılların grubu Yeni Türkü ile program esnasında yapılan spontone düetler ve ortak çalışmalarda biz izleyicilere tadından yenmez bir müzik ziyafeti sunuyor. 




Canlı yayınlanan program da, stüdyo seyircilerinin haricinde evlerinde oturan bizler de sosyal medya aracılığıyla konuk sanatçılara sorular yöneltebiliyoruz. “Her şey dahil elektrik hariç!” ismiyle yayınlanan programın akıbeti yeni yayın döneminde ne olur bilinmez ama bu sene bize keyifli performanslar izlettiler.

#biralexdegil hastagiyle bir gönderme yapacak olursak, MTV Unplugged’ ın yanında kıyas yapıldığı zaman ülkemizdeki benzer programlar iyi niyetli, beyhude çalışmalar olarak kalsalarda her geçen gün kendilerini yeniledikleri ve bize en azından güzel performanslar izlettikleri için takdiri hakediyorlar.

Kulağınız iyi müzikte olsun sevgili okur.




Mixtape

Mixtape'ler yapmışım zamanında; hatta yapmam yetmemiş bir de bunları soundcloud' a atmışım. buyrun burdan yakın; daha önce dinlemediyseniz.